Omuzda Karadeniz Horona ilk bakan biri için her şey ayaklarda gibi görünür: çabuk adımlar, ritmik vuruşlar, yere sağlam basan figürler... Ama aslında ruhun taşındığı yer omuzlardır. Çünkü melodinin coşkusuna kendini bırakan horoncu, "aşağı alma" noktasına—yani o içsel kopuşun zirvesine—geldiğinde, sadece adımları değil duygularını da dansa katar. Ve işte tam orada, Karadeniz’in dalgaları gibi geniş geniş salınan omuzlar devreye girer. O an, bedenden dışa taşan içsellik olur. Coşku, omuzlardan akar, karşı tarafa ulaşır; izleyen sadece bir dans değil, bir hissiyatla karşılaşır. Sanki Karadeniz o omuzlarda bir anlığına kıyıya vurur, sonra yeniden çekilir. “Omuzda Karadeniz”, işte bu hissin çizgisel ifadesi… Ayakta ritim, bedende ahenk, omuzda ise duygunun kendisi vardır.
Fakirlikten çıkan ülkenin büyük şehirlere para kazanmak için gelen Karadeniz’liler para kazanmaya başlayınca, o zaman var olan eğlence anlayışı ile Taksim Belediye, Bebek Belediye, Yenikapı Gar, Yenikapı Çakıl, Maksim Gazinoları, Kazablanka ile Turistlerin eğlenmek için gece klüpleri ise Cumhuriyet Pavyon, Hisar Club , Foliberjer, Kervansaray gibi turist mekanlarda gösteriler devam ediyordu. Yazlık sinemalarda Zeki Tükel, Şinasi Çiçek gibi o zamanın çok büyük organizatörleri ile Marmara bölgesi yazlık sinemalarında yapılan eğlencelere zamanın değerli sanatçıları ile Neşe Can, Sevim Tanyürek, Nuri Sesigüzel, Ahmet Sezgin, Selçuk Alagöz, Üç Hürel, Mine Koşan, Antenler, Beyaz Kelebekler, Şükran Ay ve aklıma gelmeyen en ünlü sanatçılarıyla konserlerde ve gazinolarda beraber sahne alıyorduk. O zamanın ünlü sanatçılarının sahne aldığı yerlerde, gurbette çabuk para kazanıp zengin olan Karadenizlileri yani müşteri çekmek için Genç Kardeşler Karadeniz Folklor Ekibi ve o zamanın en i...
Seni kimler var etti, navında, derinde kimlerin neşesi, acısı, coşkusu, hüznü, sevinci var? Yerkürenin en güzel ses ve söz yurdu Anadolu sensiz çok eksik kalırdı. Seni yaratan ve yaşatan kutlu insanlara minnettarım. Nefesli sazların etki hızı ve gücünün yüksek olduğu bilinir.Ama sen başkasın. Kulaklarımız büyüleyici sesinle daha ilk buluşma anında içimize işlersin, dalga dalga tüm bedene yayılırsın. İnsan kimyasında bir alt üst oluş yaşatırsın.İçi içine sığmaz bir hal, ruhsal bir yücelme oluşur. '' Gönlün bam teli titrer, aklın kırk teli birbirine dolaşır durur '' der Mevlana. Dinleyeni hemen teslim alan bir gücün var. Seninle hemhal olanı zırıl zırıl da ağlatırsın, ayaklarını yerden keserek kanatlandırıp göklere de uçurursun. Karlı-dumanlı dağlar, gürleyen gökler, çiçekli yaylalar, düğünler, sevdalıklar, göçler, sevinçler, acılar, börtü böcekler hülasa hayatın ta kendisi saklı senin o efsunlu sesinde. Sevgili tulum, sen benim dinlemelere, eşliğinde horonlara doy...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınızla katkı sağladığınız için teşekkürler..