Horonevinin doğuşu !

Fakirlikten çıkan ülkenin büyük şehirlere para kazanmak için gelen Karadeniz’liler para
kazanmaya başlayınca, o zaman var olan eğlence anlayışı ile Taksim Belediye, Bebek Belediye,
Yenikapı Gar, Yenikapı Çakıl, Maksim Gazinoları, Kazablanka ile Turistlerin eğlenmek için gece
klüpleri ise Cumhuriyet Pavyon, Hisar Club , Foliberjer, Kervansaray gibi turist mekanlarda
gösteriler devam ediyordu.
Yazlık sinemalarda Zeki Tükel, Şinasi Çiçek gibi o zamanın çok büyük organizatörleri ile
Marmara bölgesi yazlık sinemalarında yapılan eğlencelere zamanın değerli sanatçıları ile Neşe
Can, Sevim Tanyürek, Nuri Sesigüzel, Ahmet Sezgin, Selçuk Alagöz, Üç Hürel, Mine Koşan,
Antenler, Beyaz Kelebekler, Şükran Ay ve aklıma gelmeyen en ünlü sanatçılarıyla konserlerde
ve gazinolarda beraber sahne alıyorduk.
O zamanın ünlü sanatçılarının sahne aldığı yerlerde, gurbette çabuk para kazanıp zengin olan
Karadenizlileri yani müşteri çekmek için Genç Kardeşler Karadeniz Folklor Ekibi ve o zamanın
en iyi yöre sanatçılarından olan babam Ali Genç’i de solist olarak, hemen, hemen her eğlenceye
istiyorlardı. Şaka gelecek ama 9 yaşından beri bunları yaşayan biri olarak babamın ne büyük ve
ünlü fenomen olduğu ancak şimdilerde anlayabiliyoruz.
İstanbul da doğmuş babamın zoruyla kardeşlerim ve ben 9-10 yaşlarında yanlış oynaya, oynaya
sahnelere çıkmaya başlamıştık. Şehirde doğmuş olmamız ve yaşımız nedeniyle, köy, Kemençe,
horon nedir bilmiyor, babamın anlatımı ve yanına sık aralıklarla gelen gelen Bahattin Çamurali,
Ali Köroğlu, Fahrettin Dilaver, Saffet Genç , Muzaffer Aktürk, Kemençeçi Küçük Hasan, Salih
Çelik, Sami Mataracı, Nazım Çubuk, Yusuf Yıldız ve şu anda hatırlayamadığım onlarca
kemençeciyi , bu eşsiz sanatçıları dinliyor, babamla bizim dükkanlarda yaptıkları muhabbetlerini
( Baragas / Parakath- Türkülü eğlence , konuşulmadan ses çıkarmadan yapılırdı) yaşıyorduk.
İşte bu mekanlarda insanlar bizleri “ ha uşak ha!”, “uy dalayım sağa”, yörede konuşulan şive ile
sanki alaycı ifadelerle bize hitap ediyorlardı. Bu davranış İstanbul da doğup büyüyen bizler için
oldukça itici ve alaycıydı. Oysa! bizler akraba ve büyüklerimizden bu tür söylemler duymamıştık.
Bu davranış biçimi içimizde uhte olarak kaldı. Kendi kendime “ Bir gün çağdaş, medeni,
yemesini içmesini bilen aynı zamanda eğlenebilecek insanlarla horonumuzu en güzel yerlerde
oynayıp uygulamalıyız” dedim.. Horonumuzu sizlerle bu şekilde eğlenerek oynamanın gururunu
yaşıyoruz. Sağolun, varolun...
Son zamalar da kültürü yayma çabalarımıza “ köylülük kültürü” diyen hemde köyden yetişmiş
insanlar oldu. Horon Evi bu anlayışla geleneksel kültürden taviz vermeden bu günlere geldi…
Saygı ,sevgilerimi sunuyor , artık tek halkada beşbin kişi ile horon oynamanın hayalini taşıyoruz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Canan Akkaya