Espira: Bir Dönemin Şarkısı
Espira: Bir Dönemin Şarkısı
Beyoğlu gecelerinin en sıcak, en içten melodisi… Espira. Rumeli Han’ın üçüncü katında doğan bu mekân, sadece bir eğlence yeri değil, bir kültür vahasıydı. Ana caddeye bakan akustik salonunda kemençenin sesi yankılanırken, Tarlabaşı’na açılan sahnesinde dönemin en değerli sanatçıları sahne alırdı. Horon, türkü, muhabbet; bu duvarların içinde kaybolur, sonra yeniden doğardı.
İşte, Espira’nın en güzel yanlarından biri de buydu; sanatçılar sahne almasa bile gelir, akustik salonda meşk yapardı. Müzik, sohbetin, dostluğun ayrılmaz bir parçasıydı. Yunan dostlarımızla horonlar kol kola oynanır, ritimler birbirine karışırdı. O zamanlar, Karadeniz eğlencesi adına en özel şeylerden biri de kadınların rahatça, özgürce katılabileceği bir atmosfer yaratmış olmasıydı. Espira, herkesin kendini evinde hissedebildiği bir mekândı.
Benim içinse, Espira sadece bir eğlence mekânı değil, bir ikinci adres, bir kültürel yuva olmuştu. Topkapı’daki çalışma günlerinden sonra soluğu burada alır, hafta içi sabahın ikisine, hafta sonları ise dördüne kadar mekânda kalırdım. Gelen misafirlerimle ya horon oynardık ya da türküler söylerdik. Espira’da zamanın nasıl geçtiğini anlamazdık; kemençe sesiyle gece sabaha, sohbetler dostluklara dönüşürdü.
Espira tabelasını indirmiş olsa da, ruhu hâlâ bizimle. Horonun, müziğin, dostluğun hatıraları, geceyi aydınlatan ışıklar gibi zihnimizde yanmaya devam ediyor. Beyoğlu’nun sokaklarında yürürken, sanki bir yerlerde hâlâ kemençe sesi duyuluyor. Hâlâ kol kola oynanan horonun ritmi, içimizde bir yerlerde yaşatılıyor.

















































Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınızla katkı sağladığınız için teşekkürler..